McKinsey raporlarına göre Türkiye, moda endüstrisinin en umut veren tedarik noktaları arasında yer alıyor

McKinsey & Company, The Business of Fashion ile birlikte altıncısını hazırladığı Modanın Durumu 2022 Raporu’nu yayınladı. Hazır giyim sektörünün geleceğini şekillendiren temel trendleri ortaya koyan rapor, küresel moda endüstrisinin önde gelen yöneticileriyle yapılan özel röportajlara ve 220’den fazla uzmanın katıldığı anketin sonuçlarına dayanıyor. McKinsey uzmanlarının yaptığı analizlerle birlikte, moda endüstrisini nasıl bir geleceğin beklediğine dair güvenilir bir görüş ortaya koyuyor. Raporda yer verilen McKinsey Küresel Moda Endeksi'ne (McKinsey Global Fashion Index – MGFI) göre; endüstrinin en az 10 yıldır kesintisiz süren kârlılığı, 2020’de negatife döndü. Moda şirketlerinin yüzde 69’u için geçerli olan bu durumun, son 2 yılda tüm zamanların en yüksek konsolidasyonuna zemin yarattığı belirtiliyor. Toparlanmanın V şeklinde olacağını gösteren MGFI verilerine göre; küresel ölçekte moda satışlarının 2022’de, 2019 seviyelerini yüzde 3 ila 8 arasında aşması bekleniyor. McKinsey uzmanları, yaşanan gelişmeler çerçevesinde Türkiye’nin de en umut veren 3 tedarik noktasından biri haline geldiğini vurguluyor.

Şirketlerin dörtte üçü coğrafi açıdan yakın ülkelerden ürün tedarik etmeyi planlıyor

McKinsey & Company’nin tekstil sektöründeki satın alma liderleriyle yaptığı anketin sonuçlarına dayanarak hazırladığı; Tekstil, Moda ve Lüks Grubu Raporu da önemli veriler içeriyor. Raporda, moda endüstrisinin yenilenmesinde hız ve tedarik zinciri esnekliğinin öne çıktığı vurgulanıyor. Her geçen gün daha fazla işletme, yeni ürünlerin çok geç gelmesi, çeşitliliğin tüketiciler nezdinde yankı uyandırmaması ve stok fazlası üzerindeki indirimlerin artması gibi nedenlerle gelirlerinin düştüğünü bildiriyor. Raporda, moda endüstrisindeki şirketlerin yüzde 71’inin, 2025’e kadar dış kaynak kullanım paylarını artırmayı düşündüğü belirtiliyor. Tedarik zincirinde yaşanan aksamaların etkilerinin detaylı şekilde incelendiği rapora göre; moda şirketlerinin dörtte üçü, nakliye kesintilerini esneklik ve hızın önündeki en büyük tehdit olarak görüyor. Şirketler, en büyük maliyet unsuru haline gelen nakliyeyi daha yakından inceliyor ve yeniden stoklama paylarını yüzde 25 artırmayı planlıyor.

Araştırmaya göre; üretimi satış verileriyle yönetirken tedarik zinciri risklerine ve mevcut trendlere daha esnek şekilde yanıt vermenin yolu, daha kısa nakliye rotaları sunmaktan geçiyor. McKinsey & Company’nin anketine katılanların neredeyse dörtte üçü, coğrafi açıdan yakın ülkelerden ürün tedarik etmeyi planlıyor. McKinsey uzmanları, Türkiye’nin bu nedenlerle özellikle Avrupa pazarı için oldukça cazip hale geldiğini belirtiyor. Örneğin, Almanya için bir ürünü Güneydoğu Asya’dan tedarik etmek 30 gün sürerken, ürünün Türkiye’den lojistiği 3 ila 6 gün arasında tamamlanıyor. Üretimin iç pazara taşınması da ilgi görüyor. Bu doğrultuda, tedarik yöneticilerinin yüzde 24'ü yeniden stoklama paylarını artırmayı bir seçenek olarak belirtiyor.

Türkiye’nin avantajlarını değerlendirmek için dijitalleşmeyi hızlandırmak gerekiyor

Küresel ölçekte hazırlanan Modanın Durumu 2022 Raporu’nda tedarik zinciri sorunlarının öne çıktığına vurgu yapan McKinsey & Company Ortağı İlke Bigan, “Limanlarda yaşanan tıkanıklıklar ve kapanmalara ek olarak konteyner kıtlığı gibi sorunlar moda endüstrisini büyük bir baskı altına sokuyor. Rekabetçi kalabilmek için hızlı yanıt süreleri ve tedarik zinciri esnekliği günümüzün moda şirketleri için her zaman olduğundan daha da önemli hale geldi. Bu durum, coğrafi konumu nedeniyle Türkiye’ye belirli avantajlar sağlıyor. Önümüzdeki dönemde bu avantajı daha etkili şekilde değerlendirebilmeleri için moda sektöründeki iş liderlerine, dijitalleşmeyi hızlandırmalarını öneriyoruz” diyor.

Yakın ülkelerden tedariğin bir başka avantajının da daha kısa ulaşım yolları sayesinde sektörün karbon ayak izinin azalması olduğunu belirten Bigan sözlerini şöyle sürdürüyor; “Dış kaynak sağlama; aynı zamanda sezonluk üretimde daha fazla esnekliğe izin veriyor ve bu da aşırı üretimi azaltmaya yardımcı oluyor. Firmaların yüzde 53'ünün daha akıllı ve müşteri odaklı tasarım sunmak için analitiklere daha fazla odaklandığını görüyoruz. Şirketlerin ürün çeşitlerindeki seçenek sayısını azaltma planı yükselen bir trend olarak öne çıkıyor. Örneğin; şirketlerin yarısı, önümüzdeki yıllarda ürün yelpazesindeki seçenek sayısını azaltmayı planlıyor. Herkesin yararına olan bu trend; ihtiyaçlarına daha iyi uyarlanmış ürünlere sahip müşteriler, daha iyi tam fiyat satışları olan işletmeler daha az israf ve sürdürülebilirliğe de katkı anlamına geliyor.”

Tedarik zincirindeki sorunlar en büyük endişe kaynağı

Modanın Durumu 2022 Raporu, bütün bunların yanı sıra endüstri için en büyük endişe kaynağı haline gelen tedarik zincirindeki sorunların etkilerini de ortaya koyuyor. Örneğin, moda yöneticilerinin yüzde 87'si, tedarik zinciri kesintilerinin gelecek yıl marjlarını olumsuz etkilemesini bekliyor. Hammadde temininde yaşanan sıkıntılar, ulaşım engelleri ve artan nakliye maliyetlerinin bir araya gelmesi, girdi maliyetlerini daha da yükseltiyor. Arz ile talep arasındaki dengesizlikler çoğalıyor. Bütün bu gelişmeler, fiyatların artmasına neden oluyor. Moda yöneticilerinin yüzde 67'si 2022'de perakende fiyatlarında ortalama yüzde 3'lük artış beklerken, ankete katılanların yüzde 15'i ise fiyatlardaki artışın yüzde 10 veya daha üstünde olacağını belirtiyor.

Moda endüstrisinin potansiyel büyüme alanı: Metaverse

Pandemiyle birlikte daha hızlanan dijital dönüşüm trendi, moda endüstrisini de derinden etkiliyor. Milyarlarca insanın dahil olduğu çok boyutlu sanal dünyalar sunan dijital ortamlar, her geçen gün hem büyüyor hem de daha sofistike hale geliyor. Genç tüketici kitlelerine ulaşmak isteyen moda markaları da bu dijital ortamları ana kanalları yaparak ilerliyor. Günümüzde hızla yükselen ‘Metaverse’, dijital ürünlerinden para kazanabilen moda markaları için hem müşteri kitlesini genişletme hem de gelirlerini artırma fırsatları sunuyor. McKinsey uzmanları moda markalarının örneğin; takas edilemez jetonlar olarak çevirebileceğimiz (Non-Fungible Token - NFT) dijital varlıklar oluşturup satabildiğine dikkat çekiyor. Raporda bu markaların, sanal moda ürünleri satışı yaptıkları ve bunların ticaretini müşterilerinin de yapmasına izin verdikleri belirtiliyor. 2024 yılına kadar 219 milyar ABD Doları değere ulaşması beklenen küresel oyun endüstrisindeki hızlı gelişmelere vurgu yapılan raporda; metaverse de moda işletmeleri için potansiyel bir büyüme alanı olarak tanımlanıyor. Ayrıca moda yöneticilerinin yüzde 37'si de e-ticareti, 2022'de işlerini etkileyecek ilk üç temadan biri olarak gösteriyor. Bu gelişmelerin yanı sıra şirketlerin genel olarak tüm iş süreçlerinde dijital dönüşümü hızlandırdığı görülüyor. Araştırmaya katılan şirketlerin yarısı söz konusu dönüşümü başlattığını, dörtte biri de pilot süreci tamamladığını belirtiyor.

Geri dönüşüm çözümlerinin ölçeklenmesi için ortak yatırımlar gerekiyor

McKinsey & Company, moda enstitüsünde yükselen diğer bir trendin de sürdürülebilirlik ve özellikle kapalı döngüsel geri dönüşüm olduğuna vurgu yapıyor. Günümüzde, küresel tekstil pazarının yüzde 10'undan daha azının geri dönüştürülmüş malzemelerden oluştuğu bilgisi paylaşılıyor. İşletmelerin çevre üzerindeki etkilerini azaltmalarını sağlayabilecek kapalı döngüsel geri dönüşüm teknolojilerini ve süreçlerini ölçeklendirmek için endüstri çapında yatırımlara gerek olduğu belirtiliyor. Raporda sonuçlarına yer verilen ankete katılan moda yöneticilerinin yüzde 68'i; kapalı döngüsel geri dönüşüm çözümlerinin ölçeklenmesini sağlamak için, teknolojik çözümlerin belirli bir olgunluğa ulaşmasına ihtiyaç duyduklarını söylüyor. Moda yöneticilerinin yüzde 60'ı ise, bu yönde bir yatırım yaptıklarını veya yapmayı planladıklarını açıklasa da hâlâ ilerlenmesi gereken uzun bir yol olduğuna dikkat çekiliyor. Markaların sürdürülebilirlik konusundaki duruşunun, çalışanlar açısından da önemli olduğunun altı çizilen rapora göre; potansiyel bir işveren için karar aşamasındaki insanların yüzde 45’i, şirketin kurumsal amacının en önemli faktörlerden biri olduğunu söylüyor. Günümüzde çalışanlar, işverenlerinin bir amaç duygusu sunmasını ve savunduğu değerleri açıkça ortaya koymasını istiyor.

İlgili raporların tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

The State of Fashion

Revamping fashion sourcing: Speed and flexibility to the fore